top of page
Kişisel günlük

Keşfedeceğiniz eşsiz içerikler sunan Tahayyül Akademi platformuna hoş geldiniz. Tahayyül ne demek ?, içeriğinde neler gizli ? öğrenmek istiyorsanız bizi ziyaret edin. Eğitim, kitap analizi, alıntılar ve kültür içerikli yazılarımıza şimdi göz atmaya ne dersiniz ?. Tahayyül Akademi hayatımıza başka bir anlam kattı, çünkü tutkularımızı ve düşüncelerimizi sadık okuyucularımızla paylaşmaktan keyif alıyoruz. Okuyun ve tadını çıkarın. www.tahayyulakademi.com

  • Instagram
  • Twitter
Ana Sayfa: Hoş Geldiniz

Sevgi, insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. Evet, insan susuz da yaşar havasızda ama sevgisiz asla…

Neden böyle söyledim biliyor musunuz? Çünkü sevgi; çevremizdeki insanlarla, canlılarla hatta cisimlerle bile büyük bir bağ kurmamızı sağlar, aramızdaki engelleri kaldırır, maddi ya da manevi her türlü eksiğin yerini adeta bir hayat suyu gibi doldurur, güven verir, cesaretlendirir, en zor zamanlarda bitti dediğimiz yerde bize bir umut olur, acılarımıza merhem olur, hoşgörüyü, anlayışı, merhameti artırır.

Eğer hala ikna olmayanlarınız varsa biraz da bilimden ilerleyelim. 1944 yılında 40 yeni doğmuş bebekle bir deney yapılıyor. Bebekler iki gruba ayrılıyor. İlk gruptaki yani kontrol grubundaki bebekleri bakıcıları düzenli bir şekilde besliyor, bezlerini değiştiriyor, ancak gereğinden fazla dokunmuyor, göz teması kurmuyorlar. Henüz bebek olmalarına rağmen bakıcılarının dikkatini çekmek için yaptıkları hareketleri yavaş yavaş azaltıp bir süre sonra da vazgeçiş evresine girerler. Başta gayet sağlıklı olan ve fiziksel ihtiyaçlarının tamamı eksiksiz karşılanan bütün bebekler hiçbir fizyolojik sebep olmadan 4 ay sonra ölür. ( 2. grubu merak edenler araştırabilir.) Bu acımasız deneyden de gördüğümüz gibi “sevgisizlik öldürüyor.’’ Ki bu deneyi de hala tekrarlayanlar var. Deneyenler ve denekler farklı olabilir fakat sonuç hep aynı.

Sevgisizlik bile bu kadar içimizi ürperten değişikliklere sebep olurken sevgiyle inşa edilen bir dünyayı gelin beraber kuralım. O zaman düşmanlıklar kalır mı dünyada? Kırık kalpler, bastırılan gülüşler… Sevginin en çarpıcı özelliği de dönüştürücü olmasıdır. Kötüyü iyiye çevirmek ondan sorulur. Bakın sadece kötülüğü yok eder demiyorum iyiyi, güzeli de artırır.

Tabii biraz da doğru sevgiden bahsetmek lazım. Neyi sevmemiz gerektiğini iyi bilmeli ona göre hareket etmeliyiz. Ben size bu konuda yardımcı olurum isterseniz. Önce en sevilmeye layık olanı bize sevme duygusunu ve arzusunu vereni sevmek size en iyi gelecek şeydir. O hiçbir sevgiyi karşılıksız bırakmaz. Sizi de kötü ve olumsuz sevgilerden korur. Hatta bütün sevme ve sevilme ihtiyacınızı yalnızca O’na duyduğunuz sevgiyle giderebilirsiniz. Hadi bir ipucu daha. Bir şeye olan sevginizi artırmak istiyorsanız onu daha iyi tanımalısınız. Eğer tanıdıkça soğuyorsanız bu zaten başta yanlışı sevdiğiniz anlamına gelir. Çabuk ondan kurtulun ve gerçek sevgiye sığının.

 
 
 

   Kitaba başlamadan önce yapışkanlı not ve kalem deponuzu yenilemeniz gerekebilir. Çünkü buna fazlasıyla ihtiyacınız olacak. Ahmet Taşağıl hocadan dolu dolu ve doyurucu bir eser. Eğer Türk tarihine meraklıysanız kesinlikle elinizin altında bulunması gereken bir eser. Yalnız uyarmam gerek dili biraz ağır.

    Kitabın içindekiler kısmına bakınca gözleriniz fal taşı gibi açılabilir çünkü insan yazarın bu kadar konuyu 255 sayfaya nasıl sığdırdığına şaşmadan edemiyor. Her bölümde her bir boyu, her boyu da tarih sahnesine ilk çıktığı andan itibaren anlatıyor.

    Kitabın dilinin ağırlığını kötü yan olarak sayarsak eğer bir tane daha eklemek isterim. Bu yazar veyahut kitabın basımıyla ilgili bir sorun değil hatta tarihin eski dönemlerine dayanmakta. O da şu: Türk tarihi ile ilgili birçok şeyi Çin kayıtlarından öğrenmemiz. Keza bu durum İlk Türk boylarının isimlerinin oldukça farklı, akılda tutması zor bir hale getiriyor.

     Bunları önemsemez ve kitabı okumaya karar verirseniz eğer sizi Orta Asya bozkırlarında hatta Sibirya’nın geniş alanlarında harikulade bir yolculuk bekliyor. Tabii bunda nefes kesici kapağın da etkisi az değil.

 

KÜNYE:

Yazar: Ahmet TAŞAGIL

Editör: Can UYAR

Kapak Tasarımı: Kutan URAL

Yayın Yönetmeni: Adem KOÇAL

Mizanpaj: Kronik Kitap

Yayınevi: Kronik Kitap

 
 
 

"Bazı kitaplar defalarca okunmak için vardır." dediğim eserlerden bir tanesi.

Ne zaman irademin zayıfladığını fark etsem alıp okuduğum ve dersler çıkarttığım bir kitap oldu.

Nitekim mücerreb olan hadiselerin tesiri  çok daha ziyade oluyor.

Yazar kitapta;

Kadı Mahmut Efendi'nin Aziz Mahmud Hüdayi olma yolunda nefsi ile yaşamış olduğu zorlu imtihanları anlatmaktadır.

Yazarın kitapta nefsi konuşturması, okuyucunun kendi iç muhasebesini yapmasına, masiyete karşı bilinçlenip daha temkinli davranıp nefsine yenik düşmeme gayretini arttırmaya vesile oluyor.

Bu yönden çokça tavsiye ettiğim eserlerden biri oldu.

Çünkü kişi günahlara sürükleyen iç sesin veya bazı dürtülerin nefsten geldiğinin bilincine vardığında elbette nefse karşı siper alması daha da kalay olacaktır.

 

Bazı alıntılar:

 

‘’Allah için yapmak letafet ama nefs için yapmak felaket.’’

‘’Dünyadan ne denli uzaklaşırsan Allah'a o denli yaklaşırsın.’’

‘’Dünyayı, nefsini seven insan Allah'ı sevdiğini iddia etmesin asla.’’

‘’Nefsine zor gelen hakkında hayırlı olandır.’’

‘’Ve o vakit anladım ki bana yani nefsine köle olmayan dünya sultanlarına sultan oluyordu.’’



ree

Fotoğraf: Hatice Talay

 
 
 

Akademimize katıldığınız için teşekkür ederiz!

İLETIŞIM

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Üniversite kampüsü

©2021, tahayyülakademi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page