Ve gün döner geceye kavuşur yalnızlık o güzel sahibine.
Açılar yuvarlanıp dururken içimizde bir uzaklık. Kollar içimizi bir fısıltı gibi tezahür edemesek de olanları beklemekle yükümlü kılınırız.
Ve sonra gün doğar yaşamak için ekmek kokusu vurur perdelere açılmaz lakin pencereler.
Bellidir bir eksiklik inatla kollar içimizi, içimiz ki içli bir yangın söndürülmesi güç.
Gitsek de kalırız biz, lakin gitmelerimiz nam salmıştır.
Kırık kalpler ruhen gidemez bedenen çarpar kapıyı insanlar kırdığını da bilmez dağ misali bakarlar bize, biz onların tavşanları.
Koşmayı huy edinmişiz, ölümü var bilmişiz ondan bu acele yetişmek denen illet hep kovalar bizi.
Bir gök yoklar bizi görmeyiz.
Bir çiçek sallar kokusunu tenezzül etmeyiz.
Yetişmek denen illet dolanmışken boynumuza, beklemek gelir oturur köşeye
O zaman dingin hâlâ geliriz beklemek sabırlıdır ama bekleyeni yıpratır.
Bekleriz belki lakin beklediğimize yetişemezsek beklemenin ne anlamı kalır.
Göğü hatırlarız belki bir çiçek koklarız
Mana ile seyreyleriz alemi
Biz doğarken yazıldı beklemek yazgımıza yetişmenin sabrıdır beklemek usulca.
Göğü saran bulutlar daha da sarsın biz rüyayı da gerçek sandık varsın alem bizi deli sansın.
Eteği toplamadan dere geçeriz nehir boyumuzu aşar.
Biz beklemenin mayasını sükut ile sağladık sesizliğimiz gösterir bunu yapraktan düşen rüzgara ıslanmış o yağmura.
Comments